https://yasemin34-leyla.tr.gg

SANAL ALEM FARELİ KÖY



SANAL ALEM VE FARELİ
KÖYÜN KAVALCILARI

Allah c.c sanal alemde 
islam için çalışanlardan 
razı olsun başarılarının
devamını nasip eylesin 
inşallah 

http://www.islam-green34.com

SANAL ALEM VE FARELİ
KÖYÜN KAVALCILARI

LEYLA - TRABZON

http://www.yasemin34-leyla.tr.gg

Selamün aleyküm müslüman
kardeşlerimiz bizler masallarla büyüdük
ve masallar yaşantımızın her yerinde
karşımıza bir gerçeklik olarak
kısmen çıkmaktadır
Sanal alemdede bir masalllar
zinciri vardırki
Allah c.c bizleri bu masallardan muhafaza eylesin
ve masalcıların şerrinden
bizleri korusun inşallah
Sanal alemde her bayan
bir prenses her erkek bir prenstir
bu bir masallar dünyasıdır
gerçekle ilgisi alakası
olmayan masallarla geçen zamanda
ancak müslümanlara ve dinimize
zarar vermektedir 
bir masal vardır hani 
FARELİ KÖYÜN KAVALCISI
ben bu masalın orjinalini 
aşağıya alıntıladım
benim anlatmak istediğim şey
bu masalın sanal alemde
ortaya çıkan versiyonu
şöyleki masalda kavalcının
üflediği kavaldan çıkan güzel nağmelerinin
ruhu cezbeden  melodilerin
peşine takılarak giden faralerin
ve daha sonrada küçük
çocukların
kavalcının suya girmesiyle
farkında olmadan farelerin
kavalın nağmelerine aldanarak
suya girerek boğulup ölmesi
ve küçük çocuklarında
kavalın nağmelerine aldanarak
kavalcının peşinden
bilmedikleri yerlere sürüklenip
gitmesi gibi tıpkı
sanal alemdeki kavalcıların
daha doğrusu yalancıların
çaldığı ustaca nağmelere
ve güzel melodilere aldanarak
ve sanal alemde sürekli kulağa
ve ruha güzel gelen ve nefs-i emareye hoş gelen
kaval melodileriyle birlikte
kendini farklı atmosferlerde
değişik mutluluklar ülkesinde
ve sevgi-aşk fırtınalarındaki
okyanuslarda dolaşıyorum
sanarak 
benliğini
kişiliğini dinini ve imanını 
kaybedenlerin nasıl pişmanlıklar 
yaşadıklarını nasıl acılar çektiklerini
nasıl musibetlere uğrayarak
Rablerine tövbe ettiklerini
veya fırtınalı okyanusta 
kavalcının nağmeleriyle 
nasıl boğulduklarını 
düşünmenizi istiyorum
Sanal alemin öyle tatlı melodileri
çalarki beyninizde
öyle güzel nağmelerle 
sizi farklı yerlere sürüklerki
farkına bile varamazsınız
birde bakmışsınızki
sanal aleme girmeden 
mevcut olan ruh halinizle 
girdikten sonraki ruh haliniz 
öyle değişmiştirki
siz kendiniz bile bunun 
nasıl olduğunu anlayamazsınız
ve " ben ne hale geldim
ve bu nasıl oldu " dersiniz
müslüman kardeşlerimizi
sanal alemin melodilerine
kapılmamalarını
ve bu dünyaya sanal alemin
nefs-i emareye hoş gelen melodilerini
dinlemek için değil
Allah c.c a kulluk için
geldiğimizi ve hayatımızın
her anının bir imtihan olduğunu
unutmamalarını
Allahın insanlara verdiği
sorumluluk ve hakların
sanal veya reel diye 
ayrılmadığını
ve Kuran-kerim ve ayet-i kerimelerin
ve hadis-i şeriflerin 
icma ve kıyastan oluşan
islami realitenin
verdiği hükm-ü ilahinin
reel veya sanal diye 
ayrılmadığını
ve islamın
hükümlerinin reel veya sanal fark etmeksizin
aynı hükümler olduğundan dolayı
ayrıca sanal için
reelden farklı hükümleri
olmadığını unutmamanızı ve
bu dünyada yaşarken 
zaman ve mekan fark etmeksizin 
her halimizden yazdığımız her yazıdan
 ve söylediğimiz her sözdende
imtihana tabi tutulacağımızı
unutmamalarını
ve fareli köy olan bu sanal alemin nağmelerine
aldanarak haram ve günah
bataklıklarına sürüklenmemeleri
konusunda son bir kez 
uyarıyoruz 
Allaha emanet olun
selamün aleyküm
masalın orjinali aşağıdadır
buyrun okuyun   

 
Bakımlıyız.Com 

Fareli Köyün Kavalcısı - Bir Ortaçağ Çocuk Masalı

http://www.bakimliyiz.com/cocuk-masallari/40893-fareli-koyun-kavalcisi-cocuk-masali.html





Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellalken pireler berberken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir köy varmış. Halkı mutluluk içinde yaşarmış. Günlerden bir gün köyün bütün evlerine fareler dolmuş. Binlerce fare köyün sokaklarında evlerde dolaşıyorlarmış. Yatak odasına gitseler mutfağa girseler farelerden geçilmiyormuş. Ne bulurlarsa yiyorlarmış. Halk ne yapacağını şaşırıp kalmış. Köy muhtarından bu işe bir çare bulmasını istemişler. Muhtarın da elinden bir şey gelmiyormuş. Böylece köyün adına fareli köy denmiş. Fareli köyün çocukları da bu pis yaratıklarda bıkmışlar.

Bir gün fareli köye bir çalgıcı gelmiş. Muhtara: "Eğer bana bir kese altın verirseniz köyü farelerden temizlerim." demiş. Bütün köy halkı bu habere sevinmişler. Aralarında hemen çalgıcının istediği bir kese altını toparlamışlar ve muhtara teslim etmişler. Halkın tek istediği bu farelerden kurtulmakmış.

Çalgıcı isteğinin kabul edildiğini öğrenince başlamış kavalını çalmaya. Kavaldan öyle tatlı öyle güzel sesler çıkıyormuş ki fareler saklandıkları yerlerden akın akın çıkarak çalgıcının yanına geliyorlarmış. Kısa bir sürede çalgıcının etrafı binlerce fare ile dolmuş. Köydeki bütün farelerin çalgıcının etrafında toplandığı sırada çalgıcı yürümeye başlamış. Köye gelirken gördüğü dereye doğru yürümüşler. Çalgıcı önde kavalını üflüyor fareler peşinden geliyormuş. Çalgıcı dere kenarına gelince suyun içine yürümüş. Derede o kadar çok su varmış ki ama çalgıcı karşı kıyıya geçmiş. Farelerde peşinden gelmek isteyince dereye düşen fare suda boğulup ölmüş. Bütün fareler ölünceye kadar çalgıcı kavalını öttürmeye devam etmiş. Çalgıcı bütün farelerin öldüğünü görünce ödülü olan bir kese altını almak için hemen köye geri dönmüş.

Fareleri yok eden başarısından sevinç duyduğu için emin adımlarla yürüyormuş. Sonunda köye varınca: "Bir kese altınımı alırım. Bu altınlarla şehre gider işimi kurarım. Bende zengin insanlar arasına katılır ve rahat yaşamaya başlarım" diye düşünmüş. Bu düşüncelerle muhtarın yanına varan çalgıcı muhtardan ödülünü istemiş. Muhtar oyun bozanlık yapmış. "Nasıl olsa farelerden kurtulduk bir kese altını vermesem olur" diye düşünmüş. Çalgıcıya çeşitli nedenler göstererek altınlarını vermemiş.

Çalgıcı kandırıldığını anlayınca: "Ben size bir oyun oynayayım da görün" demiş. Başlamış kavalını çalmaya. Kavalın sesini duyan bütün çoçuklar çalgıcının yanına koşmuş. Çalgıcıda hem kavalını üflüyor hemde yürümeye başlamış. Köyün bütün çocuklarıda kavalcının peşinden gitmişler. Köyde hiç çocuk kalmamış. Analar babalar kara kara düşünmeye başlamışlar.

Köylüler muhtara gidip: "Ne yapacağız ne edeceğiz. Sen çalgıcının hakkı olan bir kese altını vermeliydin. Bak şimdi çocuklarımızı aldı ***ürdü" demişler.
Kavalcı kızgın kızgın peşinde çocuklarla birlikte ormana varmışlar. Ormanda bir ağacın altında dinlenirken aklına tekrar muhtara gitmek altınlarını bir daha istemek gelmiş. O sırada telaşla yerinden kalkınca kavalını almayı unutmuş. Sihirli kavalı bulan bir çocuk arkadaşlarının yanına gelmesi için başlamış çalmaya. Kavalın sesini duyan çocuklar hemen ormanda toplanmışlar. Hemen köye annelerinin babalarının yanına dönmeyi düşünmüşler. Kavalı bulan çocuk köyün yolunu biliyormuş. Kavalı çalan çoçuk önde diğerleri arkasında köye geri dönmüşler. Anneleri babaları çok sevinmişler. Şenlikler düzenlemişler. Kırk gün kırk gece bayram etmişler.

Tabi bu sırada da köylüler muhtarı azarlamışlar. Çalgıcının hakkını vermesini söylemişler. Hakkını alan çalgıcıda hayallerini gerçekleştirmek için köyden ayrılmış. Onlar ermiş muradına biz gidelim diğer masalları okumaya


 

 

 

 

fareli köyün kavalcısı masalının gerçeği

http://portakalordakal.blogcu.com/fareli-koyun-kavalcisi-masalinin-gercegi/4552304

 

‘Fareli Köyün Kavalcısı’ suçsuzmuş!


     Bir süre önce, Milliyet Yayınları'nda Richard Schenkman'ın "İnsanlık Tarihinde Büyük Yalanlar" adlı bir kitabını yayınlamıştık. Bu kitap her ne kadar büyükler için yazılmışsa da, içinde sizin de ilginizi çekecek bazı bölümler var. Özellikle de çocukken hepimizin kitabını okuduğu, "Fareli Köyün Kavalcısı"nın gerçek öyküsü. Bu öyküyü okuyunca, yıllardır düşlerimizi süsleyen bir masalın, aslında hiç de düşündüğümüz gibi bir masal olmadığını anlayıveriyorsunuz.
     "Fareli Köyün Kavalcısı", aslında sihirli kavalı olan, fare avcısı bir adam. Hamelin Köyü'nü farelerden kurtarmak için köy halkıyla pazarlık ediyor; sonunda anlaşıyorlar. Köyü farelerden temizliyor. Ama ne var ki, daha sonra köy halkı kavalcının parasını ödemiyor. O da köyün 130 çocuğunu alıp gidiyor.
     Bu öykünün doğru olan yanı; gerçekten ortaçağda Avrupa'da kentler öylesine fare baskınına uğruyor ve çevre sakinleri bunlarla başa çıkabilmek için özel fare avcıları tutuyorlar.
     Veba korkusu insanları öylesine sarıyor ki, yöneticiler çocukları, anne ve babalarından ayırıp yeni yerleşim merkezleri oluşturuyorlar. Avrupa'nın pek çok köy ve kasabasında, çocuklar bir gecede ailelerinden alınıp bilinmeyen yerlere gönderiliyorlar. Hatta bazı tarihçiler, bu çocukların pek çoğunun Haçlı Savaşları için toplandığını söylüyorlar.
     .
     Yıllardır, sevimli bir masal klasiğidir, diye düşündüğüm bu kitabı, artık kitaplığımdan atmaya karar verdim. Her şey bir masal bile olsa, 1300'lü yıllarda Hamelin Köyü'nden 100'den fazla çocuğun kaybolduğu ya da götürüldüğü tarihçiler tarafından doğrulanan bir gerçek.
     İşte bu yüzden, çocuklarını gönderen, ya da gitmesine izin veren anne ve babalar, daha sonra öylesine suçluluk duygusuna kapılmışlar ki, kendi utançlarını örtmek için, suçlarını üstüne atacakları bir fareli köy kavalcısı masalı uydurmuşlar. "Fareli Köyün Kavalcısı" 703 yıldır, yani sizin anlayacağınız 1300 yılından beri gerçek öyküsünü saklayarak anlatılagelen bir çocuk masalı.
     demiş yalvaç ural


böyle yalın ve düzgün anlatma nedeni çocuk yazarı olması.işin gerçek yüzünü ben anlatayım:

şöyleki aslında ortada kavalcının para istemeside yoktur.kavalcı köyü farelerden kurtarmak adına para değil köy halkının çocuklarını ister.fakat köy halkı bunun biraz şaka olarak algıladığı için kabul eder.kavalcımız köyü farelerden kurtarınca doğal olarak çocuklarını ister köylülerden.köy halkı çocuklarını vermez.bunu üzerine kavalcımız farelere uyguladığı yöntemi yani kaval çalarak çocukları kendine çekip köyün ormanına uzaklaştırır.kavalcımız çocukları kaçırıp öldürmüştür.çocuk masalı olabilir ama blair cadısı gibi kötü bir gerçek yatar altında.yıllar sonra o bölgedeki, ormana giden medyumlar( hikayenin gerçeğini bilmezler söylenmez) orada 150 ye yakın çocuk ruhu olduğunu iddia eder.yapılan kazıda (kazı ormanın içinde ortaboy bir çururda yapılır) çocuk iskeletlerine rastlanmıştır. hikayenin aslının değişmesi pek açık değil ama köylüler için fareden yani kara ölümden kurtulmak çocuk kaybından daha önemli gelmiş olsaki günümüzde kavalcı iyi olarak bilinmektedir.şuda bir gerçekki orta çağ avrupası yani karanlık çağını yaşayan avrupanın bu döneminde cadılarla savaştığı unutulmamalıdır. national geography channel da denk gelirse belgeselini mutlaka izlemelisiniz  







Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol